Pazartesi, Ekim 16, 2006

'Kayıp Cüzdan' mecrası


Öncelikle böyle bir mecranın Türkiye'de etkili olabileceğine inanmadığımı söylemek isterim. Ama “Bakın, bunlar da var” demek için gösteriyorum bu örneği. Olay çok karışık değil, yolda yürürken gözünüze yerde duran herhangi bir eşya (cüzdan, pasaport vs.) çarpıyor. Belki cebinize atmak, belki de sahibine ulaştırmak için yere eğilip kayıp eşyayı alıyorsunuz. Sonra içini açıp bakıyorsunuzki bu bir reklammış. Aslında karşılaştığım örneklerin çoğu ile örtüşüyor kayıp eşya olayı; sinema ilk gösterim duyurusu, internet üzerinden eş bulma siteleri vs.

Yine de belirtmeliyim ki, böyle cin fikirler Türk tüketicisine çok uzak. Herşeyden önce Amerika’daki dinamiklerle ülkemizdeki dinamikler çok farklı. Amerika’da pazarlama dünyasının gitmekte olduğu noktayı dehşete kapılmış şekilde izlemekteyiz. Ortalama bir Amerikalının hayatı tüketme üzerine oluşturulduğu için, karşısına çıkan böyle bir sürpriz hoşuna gidebilir ve bu sürprizi gerçekleştiren marka için olumlu duygular beslemesine neden olabilir. Bizde ise durum oldukça farklı. Herşeyden önce ortalama bir Türk tüketicisinin zihni bireysel hayatını ilgilendiren olaylarla daha çok meşgul. Bu sebeble yolda yürürken karşısına çıkan ve ilgisini çekmek için onu kandıran bir reklama karşı olumsuz duygular beslemesi olasılığı çok daha yüksek.

Geçen hafta Radikal 2’de genç bir arkadaş her yerde karşısına çıkan ve onu rahatsız eden reklamlardan şikayet etmekteydi. (Örneğin, benim de çok beğendiğiim bir uygulama olan Avea’nın otobüs içi uygulamasına çok kızmaktaydı bu arkadaş.) “Olabilir, bu da onun görüşü.” diyerek geçebiliriz bu görüşleri. Ama bence bu görüşleri dikkate almakta fayda var. Peki bu noktada bize düşen görev nedir? Basit. Tüketiciyi daha iyi anlamak ve en önemlisi farklı birşeyler yapmış olmak için yapmak değil, tüketiciye doğru mesajı doğru yerde verebilecek reklamlar yaratmak. Nokta.



Hiç yorum yok: