Perşembe, Kasım 30, 2006

Güven Borça'dan marka, hedef kitle, sosyo ekonomi ve strateji üzerine

"Türkiye, harcama alanlarının gelişmeye başladığı seksenli yıllarda, buna paralel olarak bozulan gelir dağılımının da etkisiyle saçma-sapan bir tüketim ülkesi oldu. Enflasyonun getirdiği haksız kazançlarla da şişen bu mantık ötesi harcama yapısı şirketlerimizin, markalarımızın dengesini bozdu. Halen de bir çok markanın sağlıklı gelişimini ciddi olarak engellemeye devam ediyor. Lafın özü şudur; ülkemizde nispeten kolay para kazanmış, sınıf atlamış ancak statü grubunun gerektirdiği kültürel birikime sahip olmayan bir kitle evrensel anlamda rasyonel olmayan bir lüks tüketim tavrını pompalayarak çarkı çevirmektedir. Bu yeni-sosyete kitlenin değerleri, zevkleri, harcama alışkanlıkları tam oturmamıştır. Neye ne nedenle ne kadar ödeyeceği netleşmediği için dönemsel isteklerini iyi kavrayan girişimciler tarafından paraları alınırken bunun karşılığında aşırı talepleri dahi karşılanmaktadır. Bu da çok tatlı para kazanan ancak yaşam ömrü kısa markaları, işletmeleri ortaya çıkarmıştır."

Türk markalarının kitleleşme sancıları üzerine okunması gereken bir makale. Güven Borça, bildiğimiz ama umursamadığımız gerçekleri anlatmış. "Neden 'brief'lerin %90'ında hedef kitle AB yazıyor?" diye merak ediyor ve bu alışkanlığı sorguluyorsanız, bu makaleye zaman ayırmanızı tavsiye ederim.

Başka Akmerkez Yok

Pazartesi, Kasım 27, 2006

Bir marka nasıl rezil edilir?


Bir markayı rezil etmenin birden fazla yolunu görmüştük daha önce ama bence en 'yaratıcı'sı bu olmuş. Burada artık marka iletişiminin geleneksel mecralardan yayınlanan reklamlardan çok daha fazlası olduğunu ve tüketici ile iletişim kurmak için sayısız yol olduğunu vurgulamıştık. Ajansların ve marka sahiplerinin mecra yaratma konusunda ne kadar yaratıcı olabileceğini de çeşitli örneklerle görmüştük.


Gelelim Hürriyet'in bugünkü manşetine; "Ali Baba'da aryalı reklam". Haberin ayrıntılarına buradan ulaşabilirsiniz. Özetle Goldaş markasının yöneticileri yaratıcı mecra olarak operayı bulmuşlar fikir güzel olabilir ama uygulama inanılmaz rahatsız edici. Opera esnasında oyunculardan biri 'Goldaş altın' diye bağırıyor! Evet, evet sadece bağırıyor. Tahminimce şu an Goldaş yöneticileri önlerine gazeteyi almış keyif kahvelerini içiyorlardır; kolay değil Türkiyenin ikinci en çok okunan gazetesinin başlığında yer aldılar.


Gelelim benim bu konu hakkındaki düşüncelerime; öncelikle ben "Markamızın ismi duyulsun da gerisi önemli değil" ekolüne tamamen karşıyım. Neymiş 'awareness' (bilinirlik) elde edeceklermiş. Birçok marka maç yayınlarının altında gözüküyor ve futbol izleme keyfimizi kaçırıyor mesela. Yıllardır anlamam niye markalar tüketicilerini sinir etmek için tonlarca para harcıyor. Yerli dizilerin ortasında 'nal' gibi gözüken markalar da bu ekole dahil. 'Goldaş'ın yaptığı ise tam bir kepazelik. Altın markası olarak Türkiye'de senin bilinirliğin ve imajın zaten ortada niye hedeflediğin insanların keyifle izlediği bir oyunda birden sahneye fırlayıp 'pipi'ni gösteriyorsun. Hürriyet'de almış o 'pipi'yi manşete koymuş, şimdi ayıklayın bakalım pirincin taşını. Tabii önce keyif kahvenizden son bir yudum alın.

Salı, Kasım 14, 2006

Yeni Rakı reklamı


Öncelikle Rafineri'nin eline sağlık demek istiyorum. Boğaz, balık, meze, aile, dostluk, muabbet, ağabeylik, çay bardağı kısaca rakı ile ilgili aklınıza gelen herşeyi bir filmde toplamış. Hafiften bir Coca-Cola reklamı tadı var ama o reklamların yapaylığı şarkı ile paramparça edilmiş ve ortaya 'Akşam nerede içiyoruz?' dedirten bir film çıkmış.

Peki ben bu reklamı ne diye sizle paylaşıyorum? Öncelikle ben de bir gelenekselci olarak Yeni Rakıyı tercih ediyorum ve sevdiğim markanın reklamını buraya koymuşum, çok mu? Asıl nedense iletişim çalışmalarının zor olduğu alkollü içecek sektörünün iletişimine örnek vermek. Bildiğimiz gibi bu sektörün TV'de reklam yayınlaması yasaklanmış durumda, markalar genelde basında özellikle de dergilerde iletişim yapıyor. Basın iletişimine ek olarak yeterli bütçesi olan büyük markalar kendileri için hazırladıkları filmleri sinema salonlarında gösterebilyorlardı. Fakat 'YouTube' kullanımının her geçen gün artması bu tip sektörlerde hareketlenmelere neden olabilir. Markalar şimdiden sinema salonları için hazırlattıkları filmleri 'YouTube'te yayınlamaya başlamış. Linklerde iki örneği daha izleyebilirsiniz.

Fasıl reklamı

Lokka vodka reklamı

Pazartesi, Kasım 13, 2006

Bu nedir?


"Have a break, have a kit kat" ("Kit Kat için bir molo ver" diye çevirebilirim. ) sloganı ile uyumlu bir viral örneği. Lakin H&M'deki ucuzluk oranlarını cidden çok merak ettim. Kadınların alışveriş çılgınlığının varabileceği son noktaydı sanırım gördüklerim. Bu arada kit kat yiyen çocuğun vurdumduymazlığına da çok güldüm.

Yaratıcı mecra mı dediniz?


BBC World için yapılmış bir çalışma. Özetle ticari bir taksinin arka koltuğuna oturan müşterinin yan camdan gördüğü görüntüyü yukarıda görüyorsunuz. Tabii ki taksi ilerledikçe görüntü de değişiyor. BBC World canlı yayınları gibi, görüntü hayatın içinden ve anında size ulaşıyor. Bravo diyor ve sizlerle paylaşıyorum.

Tam benim sevdiğim türden bir yaratıcılık örneği. Öncelikle sadece hoş gözüktüğü için değil doğru mesajı ilettiği için seviyorum, sonra da bu kadar basit olabildiği için. Taksinin yan camı ve televizyon ekranı. Gördüğünüz gibi dünyaları baştan yaratmaya hiç de gerek yok

Perşembe, Kasım 02, 2006

Virütik mi acaba?

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki yukarıdaki görüntülerin virütik bir kampanyaya ait olup olmadığından emin değilim. bahane.nl web sitesi tarafından hazırlanmış, film farklı seslendirmeyle yurt dışında yayınlanmış. Orijinal görüntülerin üzerine Cem Yılmaz'ın sesi de eklenmiş olabilir ama klibin Ford K'nın marka imajı ile bu kadar iyi örtüşmesi şüphelerimi arttırıyor.

Bundan sonrasını bu görüntülerin bir ajans tarafından hazırlanıp 'YouTube'a konulduğunu varsayarak yazıyorum. Her şeyden önce bu kampanya virütik kampanyaların bir numaralı kuralını yerine getirmiş ve profesyonellikten uzak, marka tarafından değil de tüketiciler tarafından yaratılmış gibi gözüküyor. İkincisi Cem Yılmaz' ın seslendirmesi ile gerçekten tekrar tekrar izlenebilecek ve arkadaşlara da izlettirecek bir klip olmuş. Üçüncüsü ve bence en önemlisi ise 'Cem Yılmaz' anahtar kelimelerini aratınca ilk sonuç sayfasında bu görüntüler çıkıyor. (Şüphelerim giderek artıyor.) "Cem Yılmaz reklamcı oluyor" lafları bir ara çok gündemdeydi. Eğer Türk reklam sektöründeki bu boşluğu görmüş ve müşterilerine virütik hizmet veriyorsa, Cem Yılmaz'ın zekasına olan saygım biraz daha artar.

Boş yere bu kadar kelam etmiş de olabilirim fakat elimde değil 'YouTube' bir markanın Türkçe hazırlanmış klibini görünce çok heyecanlandım. Bu kadar.